“En yakınlarını uyar” (Kuran, Şuara, 26/214) ayeti inince, Allah Elçisi, Hz. Ali’yi yemek hazırlayarak yakınlarını yemeğe çağırmakla görevlendirdi!
O gün Hz. Ali’nin çağrısı üzerine Ebu Talip, Hamza, Abbas ve Ebu Leheb’in de bulunduğu yaklaşık kırk kişi Ebu Talip’in evinde toplanmışlar.
Yemekten sonra Allah elçisi, onlara buyurdu ki; ‘Ey Abdulmuttalip oğulları! Allah’a ant olsun ki ben, Arap gençleri arasında kendi soyuna benim getirdiğim şeyden daha iyi bir şey getiren bir genci tanımıyorum. Ben, sizin için dünya ve ahiret iyiliğini getirdim!
Allah beni, sizleri Ona çağırmakla görevlendirdi! Sizlerden kim, benim bu görevimde bana yardım ederek benim kardeşim, mirasçım ve sizin aranızda temsilcim olmak ister’ dedi. (Şerafüddin Musevî, Müracaat, s. 123)
Orada bulunanların hiç kimseden ses çıkmadı! Yalnızca Hz. Ali kalkıp dedi ki; ‘Ey Allah’ın Elçisi! Ben, sana yardım etmeye hazırım’.
Allah Elçisi buyurdu ki; ‘Ey Ali! Sen otur! Bu konuşma üç kez tekrarlanır. Her üçünde de Allah Elçisini kabul eden yalnızca Hz. Ali oldu.
Bunun üzerine Allah Elçisi mübarek elini Hz. Ali’nin omzuna koyarak buyurdu ki; ‘Bu, benim kardeşim, mirasçım ve sizin aranızdaki halifemdir. Onu dinleyiniz ve onun buyruklarına uyunuz! (Taberi, Tefsir, 19/68; Suyuti, Dürrül Mensur, 15/335)
Bunun üzerine orada bulunanlar gülerek dağılmak üzere kalkıp Ebu Talip’e dediler ki; ‘Kendi çocuğunu dinleyip buyruklarına uymanı sana farz kıldı!” (Şerafüddin Musevî, Müracaat, s. 123; Taberi, Tarih, s. 217; İbn Esir, Kamil, 2/22; Ebulfeda, Tarih, 1/116; İbn Ebu Halid, Şerhi Nehcülbelağa, 3/257–258; Halebî, Sire, 1/38; Ahmet, Müsned, 1/111, 159, 331; Nesei, Hasaisülaleviyye, s. 6; Hâkim, Müstedrek, 3/123; Ali Muttaki, Kenzülummal, 6/392, 396–397, 408; Müntehabülkenzülummal, 5/41–43)
Yüce Allah buyurdu ki; “De ki; Tebliğime karşılık sizden bir ücret istemiyorum! İstediğim sadece yakınlarıma sevgidir. Kim güzel ve iyi iş yaparsa, onun güzelim ödülünü artırırız! Kuşkusuz Allah bağışlayandır ve iyiliğe ödülle karşılık verendir.” (Kuran, Şura, 42/23)
Zemahşerî Keşşaf adlı tefsirinde ayetteki yakınların, Ehlibeyt olduğunu açıklayıp sonra dedi ki: Ayetteki cümlede kullanılan ‘fi’ edatı, sevginin karar kılması gereken yeri açıklamaktadır. Bu cümleden amaç, onları sevmek ve onların sevginin yeri olmasını açıklamaktır. ‘Fi’ edatı, ‘lam’ edatıyla kullanılsaydı ‘sevgi’ kelimesiyle ilgili olurdu ama bu durumda ‘sevgi’ kelimesiyle ilgili değildir. Bu ayet Hz. Peygamberin yakınları hakkında kesinleşen ve yerleşen bir sevgiyi istemektedir.
Muhammed b. İdris Şafii; “Ey Allah Elçisinin Ehlibeyti! Sizin sevginiz, Allah’ın indirdiği Kuran’da farz kılınmıştır. Size büyüklük olarak şu yeter ki, size salâvat göndermeyenin namazı kabul değildir.” (Heytemi, es-Savaiku’l Muhrika fi’r Reddi ala Ehli’l Bidaive’z Zenaika, s. 133)